duyumsayıklamalar · ironi

En ağır ağırlık

Göğe yükselen çok uzun sarmal bir merdiveni durmaksızın çıkmakta olduğunu hayal ediyorsun. Giderek dikleşiyor ve basamakları gitgide daralıyor. Sona vardığında bir uçurum çıkacak karşına. Oraya varınca, bir kereliğine arkaya dönüp kafanı uzatıp en başından beri yürümüş olan kendini izleyeceksin. Her basamak çıkışında muhkem sanarak tutunup bıkmaksızın yanıldığın sevinçli veya hüzünlü her bir şeyin bir bir yitip gittiklerini izletecekler sana – ve imtihanın final sorusuna gelecek sıra: Değdi mi bunca şeye? Elveda diye bağıracak olsan, en aşağılara kadar yankılanacak sesini yalnız şimdiki sen duyacaksın. Bebekliğinden kocamışlığına dek tedricen her bir basamakta dikilmiş durmuş türlü türlü sen’ler sağır kesilecekler. Uçurumdan düşeceğin korkusu boşunaymış, anlayacaksın. Zira bir izbandut gardiyan aniden çıkıp da arkandan kuvvetlice itekleyerek en aşağıdaki basamağa fırlatacak seni. Bayılacaksın ve her şeyi unutmuş olacaksın. Hiçbir şey olmamışçasına yeniden tırmanmaya kalkışacaksın merdivenleri… Her seferinde içine bilinçsiz hâlde ekilmiş bir şeyler değişecek umudu yeni yeni canlar bahşedecek sana, ve kalbin o itkinin yüzü suyu hürmetine atacak, atıp atıp duracak.

E36ADE52-931C-442E-85FD-B48868E4F332-92038-0000072557F0A99C