Trajik her şey bir noktada aslında çok komik. Misal bir gün yerlerin ve göklerin yaratıcısı heybetli Tanrı çok sevdiği insanların günahlarının kefaretini ödemek istemiş ve kendinin enkarne ettirip, dona girmiş ve çok sevdiği oğlunu çarmıhta gerdirmiş. Oğlan ise ölmezden hemen önce: “Baba baba beni niye bıraktın?” diye haykırmış. Hakikaten komik. Yüce olarak kabul gören her şey ve pek çok şey gibi. Aşırı derecede ağlanabilen her şeye aşırı derecede gülünebilir. Her şey karşıtıyla birlikte var ve tam olarak komik.
Bir gün lisede şakacı bir arkadaşım minik bir buz parçası atıvermişti gömleğimden içeri. Acayip yanmıştım. Buz yakabiliyormuş diye de çok şaşırmıştım. Çok soğuk olan bir yerde çok sıcak.
Hitler’in ünlü şortlu resmi komik değil mi, en az bıyıkları kadar, intihar etmezden hemen önce metresiyle evlenmesi kadar komik bence. Stalin’in karısı öldükten sonra üzüntüden evinde kalamayıp, evine taşındığı bir arkadaşını yani Buharin’i aşağılayarak öldürmesi bir hayli komik değil mi? Zavallı Buharin’in mahkemede kendini, Lenin’i, işçi sınıfını ve devrimi filan savunmaya çalıştıkça merkez komite üyelerinin ona sinik sinik gülüp durmaları… Aslında Sovyetler Birliği tarihi doğru okunursa fena komik bir tarih.

Devrim ertesi idam cezasını kaldırıp beyazlara karşı verilen iç savaşta ordudan kaçanları kurşuna dizmeleri de öyle. Yıllar sonra finalde Gorbaçov’un Pizza Hut reklamına çıkması ile bu gülünçlük doruğa çıkıyor doğrusu. Ya ondan yüzlerce yıl önce genç dostuna aman devlete ve iktidara çok yaklaşma yoksa seni yakar diye uzun uzun ahkam kesip tavsiyeler eden Seneca’nın Roma imparatorunun eliyle idam emri verilip, zehirlenmesi nedir allah aşkına?
Başkalarına verdiğimiz büyük derslerden kendimiz çok fena çakıyoruz. Yaşam Seneca’yı haklı çıkardı çıkarmasına da, bunu komik bir şekilde onun kellesi üzerinden yaptı. Tanrıları güldürmek için mi yoksa bunca kepazelik?
Yine lise yıllarında şu olaya ağzım açık tanık olmuştum. İki lise üniformalı kız arkadaş ağladılar da ağladılar, zırlayıp durdular gözleri kızarıncaya kadar sonra da kahkahalarla gülmeye başladılar ve bu bir süre böyle gitti, neden olduğunu hâlen bilmiyorum, sormaya cesaret edemedim tabii. Ağlamaktan kahkahaya geçtikleri o ara yer, eşik noktası… İşte aydınlanma tam o noktada! Buda’nın aha ben Nirvana’ya ulaştım, aştım ben aştım, artık o samsara denen uğursuz döngüden çıktım, bak Buda oldum işte dediği gibi an’a benzer bir an.. Belki ondan sağda solda bu kadar çok gülen Buda heykelleri var, kim bilir? İsa’nın gülen portrelerinin ise nerdeyse hiç olmaması Katolik ve Ortodoks kiliselerinin ahmaklığına delalettir.
Kafka kitaplarını yazarken geceleri kendini tutamayıp gülme krizlerine girermiş. Sabah kalkınca böceğe dönmek komik değil mi gerçekten? Philip Roth Kafkaesk metamorfosisi bir üst düzeye çıkarıp, sabah kalkınca bir kadın memesine dönüşen bahtsız adamı yazmıştı. Adamın babası oğlunun koca bir meme olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyordu. Kabul etmek istemiyorsun. Ağlıyorsun. Sonra kabul etmemenin çok saçma bir şey olduğunu fark edince. Koy veriyorsun kahkahayı. İşte Budist farkındalık!
/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_asset/file/18993102/gorby.png)
Kabul et yani kardeşim. Yaşam komik. Çünkü ölüm hep işin var içinde, an be an var, hep ölüyorsun ve hep doğuyorsun nefes alıp verdikçe ama yine de ölmekten çok korkuyorsun, sonra dünyanın başına dert oluyorsun bu korkudan. Yetmiş küsur yaşında eşekler köyünü boylaması an meselesi bir adamın trilyonlarca parası olduğu halde tek derdinin para ve güç olması nasıl bir saçmalıktır? İşte diyorum, bu zamanda, rasyonalite diye tutturanlar kendilerini akıl dışılığın en ucunda buluyorlar. Gizemden kaçayım, demistifiye edeyim diye kırk takla atıp en fena irrasyonel çıkmazlarda buluyorlar kendilerini. Kaçtıkları yere mutlaka varıyorlar. Çünkü dünya bir tahterevalli kardeşim, uçlarından basarsan, en yukarının aynı zamanda en aşağı olduğunu gösterir sana. Buna tarihi ironisi mi diyorlardı, ne.